30 Ocak 2017 Pazartesi

Sıcacık bir kase çorbaya kim hayır diyebilir?

Her mevsim mutfağımızda yeri olsa da, soğuk günlerde sofralarımızın vazgeçilmezidir dumanı üzerinde sıcacık bir kase çorba. Özellikle kış aylarında soğuk algınlığı gibi viral enfeksiyonların başlamasıyla vücut direncimiz düşmektedir ve sıcak çorba içme ihtiyacımız artmaktadır. Bende, çorba içmeyi çok seven biri ve özellikle muayenelerimden sonra çocuklarıma da çorba içmelerini tavsiye eden bir hekim olarak, soğuk bir kış gününde karnımızın acıkması ile birlikte kısaca çorba hakkında bilgi vermek istedim.
Yemek yeme ihtiyacı, insan yaşamının en önemli gereksinimlerinden biridir. Bizlerde bu gereksinimimizi  kurduğumuz sofralarımızda, günün yorgunluğunu ailece sohbet ederek atmaya çalışıp bir yandan da lezzetli sofralarımızda şifa buluyoruz.
İngilizce çorba kelimesinin  kökeni 'soup' Sanskritçeden gelir ve iyi beslenme anlamı taşır. Farsça'da ise 'şurba' yani tuzlu aş anlamına gelmektedir. Zamanla dilimize, günümüzde çorba olarak yerleşmiştir. Yaklaşık 10 bin yıldır, ateşin bulunması ile başlayarak,  mutfağımızda çorba hazırlandığını ve içildiğini gösteren kayıtlar bulunmaktadır. Çorba ilk zamanlarında ekmeğin üzerine sıcak su dökülmesi ile hazırlanan fakir yemeği olarak değerlendirilmiş. Zaman içinde ekmeğin miktarının artması ve suyun et suyu ile zenginleştirilerek içilmesi çorbanın zenginliğini göstermiş.  Ünlü seyyah Evliya Çelebi, seyahatnamesinde çorbaya sıklıkla yer vermiştir. Evliya Çelebi şöyle der; ' İlk sıcak yemeği yiyen Hz. Adem'dir'. Hz. Adem'in ilk yediği yemek buğday çorbasıdır. Osmanlı tarihinde özel günlerde, kutsal gecelerde, bayramlarda ve cuma günlerinde buğday çorbası pişirilerek, bereket getirmesi dilenerek paylaşılırmış. Birçok yazar ve diplomat Osmanlı'da halk ve saray mutfağında özellikle 15. yyda, 40'tan fazla çeşitte çorba tarifi yayımlamıştır.  16. Yüzyıl başlarında, Anadolu'yu ziyarete gelen, ünlü zengin gezgin  günlüğüne şöyle yazmıştır; 'Türklerin baş yemeği çorbadır. Yemeklerinde önce koyun etinden yapılmış pirinç çorbası içilir. Çorbaya limon veya sirke döker, karabiber serperler. Bazen bu çorbaya bulgur  yada buğday koyarlar ve  buğday çorbası derler. Her türlü eti su ile pişirip, çorba yaparlar.'
Tarhana çorbası geleneksel olarak Orta Asya ve Balkanlar'da yerleşen ve farklı pişirme teknikleri olan çorbamızdır. Orta Asya yerleşik Türkler, yaşam koşulları gereği her türlü gıda maddesini dayanıklı olması sebebi ile,  kurutarak saklayıp tüketmişlerdir. Bu nedenle günümüze kadar gelen  tarhana, temelinde kurutulmuş sebzeler olan geleneksel çorba tarifimizdir.
Tüm çorbalar lezzetlidir, özellikle hastalanmakta olduğumuzu hisseden annelerimizin evdeki var olan tüm iyileştirici malzemeler ile yaptığı çorbalar, lezzetli olmalarının ötesinde hem  besleyici hemde şifa kaynağıdır.
Besleyici çorbalarımızın sofralarımızdan eksilmemesi dileği ile, sağlıklı günler dilerim.

DR. SABAHAT KARAKAŞLILAR