Yoğun bir hastalık yükünün yaşanmakta olduğu bir dönemden geçmekte olduğumuz bu günlerde, bu yazımda, üst solunum yolu enfeksiyonları olarak adlandırdığımız ve içinde çok çeşitli doku hastalıklarını içeren bir grup hastalıktan bahsetmeye çalışacağım.
Üst
solunum yolu enfeksiyonları (ÜSYE), üst hava yolu mukozasının
yer aldığı ve devam ettiği tüm bölgelerin enfeksiyonlarına
genel olarak verilen bir tanımdır. Bu bölgeler her iki orta kulak
ve mastoid boşluklar, burun boşluğu, paranazal sinüsler,
nazofarinks, oral kavite ve orofarinks, hipofarinks ve larinks olarak
sayılır. ÜSYE, bu bölgedeki anatomik organların bölgesel
enfeksiyonları olabileceği gibi, birden fazla bölgenin eş zamanlı
enfeksiyonu da söz konusu olabilir.
FARENJİT
Yutak bölgesinin enfeksiyonudur. Tüm enfeksiyöz farenjitlerin kabaca %75’i viral, %25’i bakteriyeldir.
Yutak bölgesinin enfeksiyonudur. Tüm enfeksiyöz farenjitlerin kabaca %75’i viral, %25’i bakteriyeldir.
Viral
farenjitlere sıklıkla gözlerde sulanma, çapaklanma, burun akıntısı, ses kısıklığı, bulantı
kusma, ishal, boyunda yaygın bezeler eşlik edebilir. Ateş
yüksek olabilir ve ateşin yüksek olması bakteriyel enfeksiyonu göstermez, bademcikler üzerinde veya yumuşak damak üzerinde kızarıklıklar ve beyazlıklar
olabilir.
Bakteriyel farenjitte çok yüksek ateş mevcuttur, boyunda şiş ve ağrılı tek büyük beze eşlik eder, bademcikler yaygın kızarıklık ve beyazlıklar mevcuttur. Hastada burun akıntısı, öksürük gibi diğer bulgular pek yoktur. Ayrıca dilin yapısında değişiklikler ve cilt döküntüleri eşlik edebilir. Bakteriyel farenjit A grubu B hemolitik streptokok etkeni ile ortaya çıkan bir tablodur.
Bakteriyel farenjitte çok yüksek ateş mevcuttur, boyunda şiş ve ağrılı tek büyük beze eşlik eder, bademcikler yaygın kızarıklık ve beyazlıklar mevcuttur. Hastada burun akıntısı, öksürük gibi diğer bulgular pek yoktur. Ayrıca dilin yapısında değişiklikler ve cilt döküntüleri eşlik edebilir. Bakteriyel farenjit A grubu B hemolitik streptokok etkeni ile ortaya çıkan bir tablodur.
Bakteriyel
farenjitler en sık 5-15 yaş arasında görülür. Başka bir
deyişle okul çocuklarında görülen farenjitlerin bakteriyel olma
olasılığı daha yüksektir. Bakteriyel enfeksiyonlar bebeklerde ve süt
çocuklarında anneden geçen maternal antikorlar nedeniyle klinik
olarak izlenmez.
Farenjitin
bakteriyel olup olmadığı tedavinin planlanmasında önemlidir. A
grubu b hemolitik streptokok enfeksiyonunun tanısı klinikle
birlikte alınan boğaz kültürü ile birlikte konulur. Boğaz kültürü %95-100 spesifiktir ancak 24-48 saat
bekleme süresi vardır. A grubu B hemolitik streptokok antijeni bulma testi
(latex aglütinasyon testi) kısa sürede sonuç verir. Pozitif çıkarsa tanı koydurucudur ancak sonuç negatif çıkarsa
ekarte ettirmez. ASO testi pozitifliği son 3-6 ay içerisinde geçirilmiş A grubu b hemolitik streptokok enfeksiyonu varlığını gösterir. CRP pozitifliği ise geçirilmiş veya geçirilmekte olan bakteriyel enfeksiyon varlığını gösterir.
Tedavide A grubu b hemolitik streptokoka bağlı enfeksiyon olduğu saptanırsa mutlaka antibiyotik kullanmak gerekir. Viral farenjitlerde ise rahatlatıcı tedaviler ön planda kullanılır.
Tedavide A grubu b hemolitik streptokoka bağlı enfeksiyon olduğu saptanırsa mutlaka antibiyotik kullanmak gerekir. Viral farenjitlerde ise rahatlatıcı tedaviler ön planda kullanılır.
TONSİLLİT
Bademcik ve yatağının iltihaplanmasıdır. 5-15 yaş arasında en sık gözlenen enfeksiyonlardandır. Viral ve bakteriyel ayrımı yapılmalıdır. Genellikle ataklar viral başlar, üzerine bakteriyel enfeksiyon eklenir. Enfeksiyoz mononükleozis veya öpücük hastalığında klinik akut farenjit veya tonsillit gibi başlar. Boyunda yaygın ve çok büyük bezeler, özellikle boyun arka üçgende lenf bezlerinde büyüme olması “boğa boynu” kliniğini oluşturur.
Bademcik ve yatağının iltihaplanmasıdır. 5-15 yaş arasında en sık gözlenen enfeksiyonlardandır. Viral ve bakteriyel ayrımı yapılmalıdır. Genellikle ataklar viral başlar, üzerine bakteriyel enfeksiyon eklenir. Enfeksiyoz mononükleozis veya öpücük hastalığında klinik akut farenjit veya tonsillit gibi başlar. Boyunda yaygın ve çok büyük bezeler, özellikle boyun arka üçgende lenf bezlerinde büyüme olması “boğa boynu” kliniğini oluşturur.
Tedavisi farenjit tedavisine benzemektedir.
RİNOSİNÜZİT
Burun ve paranazal sinüslerin enfeksiyonudur. Sinüs mukozası nazal kavite mukozasının devamıdır ve sinüzit tek başına görülmez, her zaman rinosinüzit şeklinde izlenir. Çocuklarda ve erişkinlerde rinosinüzitler çoğunlukla viraldir ve yüksek ateş, burun akıntısı, baş ağrısı, mide bulanması, kusma, karın ağrısı ile belirti verir. Semptomatik tedavi ile tedavi edilmelidir. Sinüzit hastalığı için en önemli belirteç ateşin 48 saatten uzun sürmesi ve burun akıntısının irinli hale gelmesidir. Bu gibi komplike sinüzitlerde antibiyotik tedavisi kullanılmalıdır. Tekrarlayan rinosinüzitler büyük oranda bakteriyel kabul edilir ve mutlaka yüksek dozda antibiyoterapi kullanılmalıdır.
Burun ve paranazal sinüslerin enfeksiyonudur. Sinüs mukozası nazal kavite mukozasının devamıdır ve sinüzit tek başına görülmez, her zaman rinosinüzit şeklinde izlenir. Çocuklarda ve erişkinlerde rinosinüzitler çoğunlukla viraldir ve yüksek ateş, burun akıntısı, baş ağrısı, mide bulanması, kusma, karın ağrısı ile belirti verir. Semptomatik tedavi ile tedavi edilmelidir. Sinüzit hastalığı için en önemli belirteç ateşin 48 saatten uzun sürmesi ve burun akıntısının irinli hale gelmesidir. Bu gibi komplike sinüzitlerde antibiyotik tedavisi kullanılmalıdır. Tekrarlayan rinosinüzitler büyük oranda bakteriyel kabul edilir ve mutlaka yüksek dozda antibiyoterapi kullanılmalıdır.
NEZLE
Mİ, GRİP Mİ?
Pratikte çok karşılaştığımız, ancak klinik durum için pek çok kez yanlış kullanılan iki farklı tablodur. İki tablo da virüslerle oluşur ancak nezle lokal enfeksiyon oluştururken grip sistemik bir hastalıktır.
Nezle; bir çeşit akut viral rinittir, farenjit eklenebilir veya eklenmez. Soğuk algınlığı üşütme diye tanımlanabilen bu klinik tablo bir “akut nazofarenjit” tablosudur. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğazda yanma, hapşırık, öksürük, koku ve tat kaybı ve yüzünde dolgunluk izlenir. Ateş görülebilir. Adenovirüs ile olan soğuk algınlığında gözlerde kızarıklık, ses kısıklığı, öksürük, bulantı kusma, ishal eşlik edebilir.
Pratikte çok karşılaştığımız, ancak klinik durum için pek çok kez yanlış kullanılan iki farklı tablodur. İki tablo da virüslerle oluşur ancak nezle lokal enfeksiyon oluştururken grip sistemik bir hastalıktır.
Nezle; bir çeşit akut viral rinittir, farenjit eklenebilir veya eklenmez. Soğuk algınlığı üşütme diye tanımlanabilen bu klinik tablo bir “akut nazofarenjit” tablosudur. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğazda yanma, hapşırık, öksürük, koku ve tat kaybı ve yüzünde dolgunluk izlenir. Ateş görülebilir. Adenovirüs ile olan soğuk algınlığında gözlerde kızarıklık, ses kısıklığı, öksürük, bulantı kusma, ishal eşlik edebilir.
Tedavide antibiyotiklerin yeri yoktur.
Semptomatik tedavi yapılır, tedavide bulaşı önlemek önemlidir.
Sıvı alımı, yatak istirahati , ağrı
kesiciler önerilmektedir.
Grip
hastalığı, İnfluenza viirüsünün neden olduğu, çok değişken,
bulaş özelliği çok güçlü, dış koşullara karşı dirençli,
çok hızlı yayılarak belirli gruplarda ölümcül seyreden,
hastalık seyri değişken olan ve yarattığı olumsuz etkiler ile
ekonomiye zarar veren bir hastalıktır.
Grip
hastalığı tüm dünyada yaklaşık 3-5 milyon kişide ağır
hastalık yapar, her yıl toplumun %5-15'i etkilenir. Çocuk yaş
grubunda ise bu oran %20-35'e yükselir.
Grip
çoğunlukla üst solunum yolu hastalığı, soğuk algınlığı,
nezle, grip olarak geniş bir hastalık grubu içinde sayılsa da,
grip hastalığında diğer viral hastalıklarda olmayan ağır
belirtiler vardır. Grip hastalığı, yüksek ateş, sürekli devam
eden baş ve kas ağrıları, genel bir yorgunluk hali, uzun süren
öksürük ile karakterizedir.
İnfluenza
virüsleri enfekte bireyden duyarlı kişilere direkt fiziksel temas
ile, duyarlı kişilere enfekte eller, eşyalar gibi aracılar
yoluyla, enfekte bireyin öksürmesi, hapşırması ile ortama
yayılan damlacıklar yoluyla bulaşabilir. Virüsler plastik ve
çelikte 48 saatten fazla, kumaş ve kağıtta 24 saat kadar
bulaştırıcı özelliğini kaybetmeden yaşayabilirler. İnfluenza
virüsleri vücuda alındıktan sonra bireyin savunma
mekanizmalarının yeterli olmadığı bir anda, solunum yollarında
bulunan hücrelerde hasara yol açar ve bu hücrelerden salgılanan
bir takım maddeler ile doğal direnç baskılanarak virüs çoğalmaya
başlar. Grip viral nedenle oluşan sistemik
bir tablodur. Yüksek ateş, kas ve eklem ağrısı, halsizlik,
bitkinlik, titreme, baş ağrısı, kuru öksürük tabloya hakimdir.
Genel durum bozukluğu belirgindir. Yutma güçlüğü olabilir,
burun akıntısı nadir izlenir. İnfluenza virüsü ie oluşan bir
tablodur.
Esas tedavi
semptomatiktir, yine sıvı alımı, istirahat, ağrı
kesici ilaçlardan yararlanılır.
KORUNMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?
Kış mevsiminde enfeksiyonlar ağır geçtiği için korunma
tedbirlerine özen gösterilmesinde yarar vardır.
Giyime özen gösterilmeli, soğuktan
koruyacak biçimde giyinilmesinin yanısıra aşırı terlememeye
dikkat edilmelidir.
Öğünler muntazam yenilmeli, sabah
kahvaltılarına ve enerji verecek mevsim meyve ve sebzelerine de
ağırlık verilmelidir. Özellikle vücudun yapıtaşları olan
proteinler bağışıklığın güçlendirilmesinde önemlidir.
El yıkamaya çok özen gösterilmeli,
kapalı alanlarda veya kalabalık ortamlarda bulunduktan sonra
mutlaka eller yıkanmalıdır.
Eşyaların ve odaların
havalandırılmasına dikkat edilmelidir.
Hastalanan çocukların erken dönemde
doktor kontrolünden geçirilerek, okula gitmesinde bir mahsur
olmadığı tespit edilmeli, gerekirse erken tedavi başlanmalıdır.
Kalabalık ortamlarda yaşayan ve bu
ortamlarda bulunan çocuklara grip aşısı yapılması doktor
kontrolünde uygun görülürse yapılabillir.
Hastalık döneminde beslenme,
vitaminler ve bağışıklık sistem güçlendiricilerle
desteklenebilir.
Sağlıklı günler dilerim.
DR. SABAHAT KARAKAŞLILAR