27 Kasım 2016 Pazar

NAMASTE... NEPAL'DE EN'LERİM

NAMASTE... NEPAL'DE EN'LERİM

Dünyanın mistik çatısı Nepal'e olan yolculuğuma hazırlığım, her zamanki gibi heyecanlı bir bekleyiş ile çok çalışarak ve sabrederek çabucak geçti. Her gittigim yerde bazen kendimden bir parça buldum, bazen de bıraktım. Nepal ile ilgili, okuduklarımdan etkilenerek değil de kendi izlenimlerimi bulmak istediğimden, görmek istediklerimden ziyade ne göreceğimi bilmemenin heyecanıda eklenince, yeni bir rotaya ve en önemlisi yeni arkadaşlıklara merhaba diyerek Katmandu yolunda buldum kendimi. 
Sabah güneşin ilk ışıklarıyla uçağın penceresinden muhteşem bir doğa karşıladı beni. 
Nepal; Asya'nın ortasında, etrafı Himalayalar ile çevrili bağımsız, demokrasi ile yönetilen ve adını az duyduğumuz, bir o kadar kendi içinde yaşayan, dışarı açılmasına  müsaade edilmemiş özgürlükler ülkesi. Güneyinde Hindistan, kuzeyinde ise Çin komşuluğunda, 147.181 kilometrekare yüzölçümü ile dünyanın 93. büyük ülkesidir. 30 milyon nüfusun yaklaşık 2 milyonu başkent Katmandu'da yaşamaktadır. Halkın %90'i hinduizm, %8'i budizme inanmaktadir.  Ülkenin  %80'inden fazlası dağlık arazidir ve başkent Katmandu 1400 m yükseklikte yer alan, bölgenin tek vadisidir
Milyonlarca yıl önce Afrika ve Asya kıtalarının yoğunlukları sebebiyle birbirlerini sıkıştırması sonucunda olusan Himalayalar, sonrada savaşlar ve siyasetin sıkıştırdığı bir ülke olan Nepal'de belkide biz batılıları ve beni de en etkileyen yitirmeye başladığımız insani özelliklerimiz oldu. 
İnsanoğlu, doğa ile uyumlu yaşamayı ne kadar uzun sürede öğreniyorsa, o kadar çabuk unutuyor. Günümüz koşullarında elimizde olan ile yetinmek, hırslarımızı bir kenara bırakmak bir hayli zor, ancak burada halk biraz kendi inanışları gereği, birazda siyasetin zorlaması ile kendi topraklarına sıkı sıkıya bağlanmış, elinde olan ile yetinebilen, sabretmeyi, şükretmeyi bilen ve uygulayabilen huzurlu bir yaşama sahip olmuş. Ancak yinede çok fakir olan bu ülkenin kendi insanına bile acıması yok. Ülkenin tüm fiziki koşullarının yetersizliğine, baskılarına, donanımsızlığına ve dinin olumsuz etkilerine rağmen Nepal'de, hayatımdaki EN'leri yaşadığımı söyleyebilirim. 
Katmandu, şimdiye kadar gezdiğim dünya şehirlerinden çok değil, biraz farklı idi. İnsanların kendi içsel renklerini yansıtmanın, fakirliğin ve yokluğun önüne geçtiği rengarenk ve gürültülü bir şehirde, önce nereye bakacağımı şaşırdım demek yanlış olmayacak. Sokaklarında serbestçe dolaşırken, herkesle gülen gözlerle selamlaşmak çok keyifli idi. Güleryüzlerinin yanında çok sıkı pazarlık yaptıklarını da unutmamak gerek. 
Dünyanın çatısı 8848 metre yükseklikteki Everest, ülkenin neredeyse tek geçim kaynağı olmuş. Bende katıldığım gezi grubu ile birlikte kiraladığımız özel bir uçakla, hem ülke ekonomisine katkıda bulunmak, hemde hayatımda tırmanma fırsatı bulamayacağım Everest'i, sabretmek, yılmamak, azmetmenin farkına vararak, kainatın görkemi karşısında hayran olarak EN maceracı duygularımla hayaller kurarak çok yakından seyrettim. 
Nepal'liler, inandıkları dinin her gereğini inanarak, yaşayarak, uygulayarak yüksek gönüllülükle ve kabul ederek yerine getiriyor, yaşıyor ve yansıtıyorlar. Burada Unesco dünya mirası koruması altında olan Pashupatinath, hindu ölü yakım tapınağı ziyaretinde yaşadığım ve hissettiğim EN unutulmaz anları sözlere dökecek kelimeleri henüz bulabilmiş değilim. 
Başkent Katmandu'nun sıkışık, nefes almaya izin vermeyen toz bulutunun kapladığı, korna seslerinin, insan gürültüsüne karıştığı caddelerinden biraz uzaklaştığımızda uçsuz bucaksız dağlar arasında nefesimi kesen harika köyler ile karşılaştık. Her daim erken kalkan ve adımın anlamını yaşayan sabah insanı olan benim için, Nagarkot dağ köyünde yaşadığım gün doğumu, gezimin EN taze nefesini akciğerlerime çektiğim, sabırla, gözümü bile kırpmadan beklediğim, Himalayalarda 2200 metre yükseklikte güneş ışıklarının her türlü oyununu hafızama kazıdığım, muhteşem bir deneyimdi. 
Nepal'de yollar, otoban ve diğer yollar olarak ayrılmasına rağmen, tüm yolların aynı olduğunu söyleyebilirim. Öyle şehirler arası yollar beklemeyin. Ülke tamamen dağlar içinde olduğundan ve sadece tek vadi olduğundan Chitwan Milli Parkı'na kadar olan yaklaşık 110 kilometreyi 12 saatte aldık. Elbetteki ülkenin fiziksel ve ekonomik durumunu anlatmaya çalıştığım üzere seyahatimizi yaptığımız minibüs ile geçirdiğimiz bu sabır dolu saatler, her ne kadar hayatımın EN konforlu seyahatini yaşatmasa da, EN paylaşarak, her an' ı ilmek ilmek dokuyarak, konuşarak, öğrenerek ve gülerek geçirdiğim EN unutulmaz saatler olarak bilinçaltımda depolanmak üzere yerini aldı. 
Chitwan milli parkı, milyonlarca yıl öncesinde Afrika kıtasından kopan kara parçaları sebebiyle içinde Afrika kıtasına ait pek çok hayvan türünü barındırmaktadır ve 1963 yılında milli park olmuştur. Güne kuş sesleriyle ve lezzetli bir kahvaltı ile uyanmak bir önceki günkü yol yorgunluğunu unutturdu bile. Her turun kendine özgü program sıralamasında zorlama olmaksızın katılıp katılmayacağımız bazı aktiviteler vardır. İşte bende bu günü kendilik aktivasyonuma ayırdığımı düşünüyordum. Hayvanları uzaktan seven bir hayvansever olarak, milli park içinde hayvanlarla birebir yapılacak aktivitelerden kaçabileceğimi düşünüyordum. Yanıldığımı, kendimi filin üzerinde safari yaparak, nehrin içinde filin üzerinde EN yüksek sesimle çığlık çığlığa yıkanarak, yetinmeyip üzerine defalarca çıkıp atlayan ve bıkmayan çocuk ruhumu yaşarken, ardından timsahlarla dolu bir nehirde, kano ile gezinti yaparken, orman içinde EN derinden gelen iç sesimle haykırarak adımlarken anladığımda, yoğun adrenalin deşarjından yorulmuş, bir o kadar neşeli, gecenin uzamış saatlerine aldırmadan, sürekli gülme isteği içinde, yardımlaşarak, paylaşarak geçirdiğim hayatımın EN özel ilk gününü yaşamış olmanın duygusuyla derin bir uykudan uyanmıştım. 
Sabah, hepimizin EN korktuğu yollara çıkma vaktimiz gelmiş olmasına rağmen mutlu ve gülümseyen gözler ile karşılaşmak, evimden uzaklarda olduğumu unutturmuştu bile. Bugünkü rotamız, Fewa gölünün kenarında kurulmuş, ülkenin 2. büyük şehri ve Himalaya sıra dağlarının 8000 metre yüksekliğindeki Annapurna dağlarının eteklerinde kurulmuş,  güzel ve dinlendirici bir şehir olan Pokhara. Grup içinde olmanın getirdiği birliktelikten biraz uzaklaşıp, sabırla kendilik aktivasyonumu geçirme fırsatını aradığım anları, göl kenarında sessizce uzanıp, kayıkları, insanların sakin adımlarını seyrederken, gözlerimi kapayıp ne kadar şanslı ve mutlu olduğumu düşünerek gerçekleştirebildim. Pokhara'da,  bu seyahatimin EN dingin, EN dinlendirici dakikalarını geçirdim. Bu kadar dinlenmek yeter dememe kalmadan, kendimi kuş olmuş paragliding yaparken, heyecan ile korkuyu birbirine karıştırdığım, ardından gelen rahatlamanın keyfine varamadan tekrar heyecanlı sevinç çığlıkları attığım EN karışık anlarını yaşarken buldum.  Sayılı günlerimin sonuna yaklaştığımda, biraz evimin özlemi, biraz da yeni yerler keşfetmenin heyecanı ile son günüme güneşli bir ruh haliyle uyandım. Son günümüzde ayrıca çok anlamlı bir ziyaret gerçekleştirmenin heyecanını yaşadık hep beraber. Katıldığım seyahat grubunun 2015 Nepal depreminden sonra bu bölgede yaptırdığı Atatürk Okulu'nu ziyaret ettik. Okul müdürü, öğretmenleri ve öğrencilerinin güzel ilgisi ile karşılandık. Elimizdeki ile yetinmenin, sabırla beklemenin, yitirilmemiş insani değerlerin coşkusu hepimizi sardı. Varlık ve yokluk arasındaki ince çizgiyi düşünürken, çocukların mutlu, umutlu ve çocuk dünyalarını izlediğim anlar, memleketimle, mesleğimle, kendimle, ailemle EN gurur duyduğum anlar oldu. 
Kurduğum güzel arkadaşlıklar, değer vermek ve verilmek, harika anlar, hafızama kazıdığım fotoğraflar, EN güzel gülüşlerim, paylaştıklarım, düşüncelerimi ve duygularımı dengelediğim anlarımın olması, doğru yolda adımladığımın başka bir göstergesi olarak dünya dağarcığımda EN özel yerini garantiledi. 
Tanıdığım, tanımadığım herkesin hayatlarının bir döneminde dünyanın çatısında kendi EN'leri ile karşılaşmaları dileğiyle. 

DR. SABAHAT KARAKAŞLILAR